NEVÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özensel ‘Medeniyet Tasavvuru’ Üzerine Konuştu

24 Ekim 2019 3792

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) tarafından düzenlenen konferanslar dizisinin bu haftaki konuğu NEVÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ertan Özensel oldu.  Özensel,  ‘Medeniyet Tasavvuru’ üzerine konuştu.  

İİBF konferans salonunda düzenlenen konferansa; NEVÜ Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı’nın eşi Sevda Bağlı, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Öcal, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Şükran Güngör Tanç ve Dr. Öğr. Üyesi Murat Demirel, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Konferansın açılışında konuşan İİBF Dekanı Prof. Dr. Mehmet Öcal, İİBF olarak konferans serisinin dokuzuncusunu gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirterek “Bu eğitim-öğretim döneminde ilkini başlatacağımız programla sizlerle yine beraberiz. ‘Medeniyet Tasavvuru’ çok önemli bir konu olup, bu konu üzerine Üniversitemiz Rektör Yardımcılığının yanı sıra kendisi Sosyolog olan Sayın Ertan hocamızı davet ettik. Medeniyet ve Medeniyet Tasavvuru üzerine konuşacak olan sayın hocamıza şahsım ve sizler adına teşekkür ediyorum” dedi.

Konferansa konuşmacı olarak katılan NEVÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ertan Özensel ise, “Biz günümüzde şekillenmiş veya ortaya çıkmış bir takım kavramlarla tarihi bazen anlama çaba içerisinde oluyoruz. Örneğin biz medeniyetten bahsederken bir Çin, Hint, Antik İnka medeniyetinden, Osmanlı medeniyetinden ve bir İslam medeniyetinden bahsediyoruz. Medeniyet kavramın ilk çıktığı tarihine baktığımızda, 18. yüzyıl yani 1760’lar çıkıyor. Daha önce insanlık tarihi 'Medeniyet' diye bir kavram tanımıyor. Nasıl oluyor da birkaç asırlık çıkmış ya da yeni bir kavramla tarih öncesine giden insanlığın ulaştığı bir yaşam seviyesini, teknoloji seviyesini ve şehir yaşantısını ele alıp değerlendiriyoruz? Bugün bu değerlendirmeleri hep medeniyet kavramı üzerinden yapmaya çalışıyoruz. Mesela farklılıkların dünyada bir arada barış ve huzur içerisinde yaşaması konusunda çok önemli sorunlar yaşıyoruz. Dil, din, mezhep, kültür, ırk olarak bütün farklılıkları tanımlama açısından çok kültürlülük diye bir kavramdan bahsediyoruz. Hattı zatında baktığımızda dünyada belki de tek bir kültürden, tek bir ırktan oluşan hiçbir toplum yok. Dolayısıyla farklı kültürlerin bir arada olduğu toplumları analiz ederken, çok kültürlülük kavramını kullanıyoruz. Kendi tarihimizle ilgili insanlık tarihinin en önemli tecrübelerinden bir tanesi olan Osmanlı’yı değerlendirirken, Osmanlı İmparatorluğunun hakikaten bulunduğu hinterlandını düşündüğümüzde, coğrafyayı düşündüğümüzde,  Avusturya’dan Kafkaslara kadar, Kuzey Afrika’ya ve Orta Doğuya kadar bu hinterlanttı düşündüğümüzde herkesin de bugün kabul ettiği gibi birçok farklılıkların barış ve huzur içerisinde yaşadığı bir toplumsal model örneklerinden bir tanesi.  ‘Osmanlı çok kültürlü mü?', 'Değil mi?’ diye soruyoruz ve bu yanlış bir soru. Çünkü çok kültürlülük kavramının dünyadaki ilk teşrifi 1960’ların sonunda ilk defa İsviçre’de ortaya çıkmış ve daha sonra Kuzey Amerika’da, Kanada ve Amerika’da bir kavram olarak kullanılmaya başlamıştır. Şimdi yeni ortaya çıkmış bir kavramla bir tarihsel yapıyı nasıl analiz edebiliriz? Dolayısıyla medeniyet kavramına döndüğümüzde, medeniyeti de değerlendirirken ve analiz ederken haklı olarak biz geçmiş eski kadim medeniyetlerimizden, güçlü medeniyetlerimizden söz ediyoruz. Ama bunu yaparken bazen ezilmiş psikolojisiyle, özellikle batı karşısındaki maalesef az gelişmiş psikolojisiyle, bazen 'Bbizim tarihimizde bizim medeniyetimizde şu vardı' diyoruz. Bizim sosyal bilimlerde en büyük yaşadığımız sorun bu. Kendi tarihimizi analiz edecek kavramlarımızı üretemiyoruz. Başka kavramlar üzerinden değerlendiriyoruz ve hatta değerlendirmelerimizi bugüne kıyaslıyoruz eğer bugünde anlamlıysa o tarih bizim için anlamlı oluyor. Eğer bugüne kıyasladığımızda, bugün insanlığın siyasetten ekonomiye kadar bu kıyaslamayı yaptığımızda, eğer bugünkü mevcut durumuzla geçmiş arasında çok önemli farklar varsa, hatta çok şanlı diyebileceğimiz insanlığa örnek olduğunu düşündüğümüz birçok olayı, birçok sistemi maalesef yanlışyabiliyoruz. O yüzden ben medeniyet kavramını ela alınken, bu söylediğim sıkıntıları göz önüne alarak değerlendiriyorum.  

Batının medeniyet tasavvuruna baktığımızda, tarih boyunca sözde dünyada medeniyetleştirme çabasının altında başta sömürge olmak üzere çıkarların olduğunu görüyoruz. Bunu yaparken de maalesef buralarda yaşan insanları medeniyet havzasına davet ediyoruz adı altında katletmişlerdir.

Bugüne geldiğimizde medeniyet dediğimiz bilim ve teknolojiden, ekonomik gelişmeden bahsediyoruz. Bunların şüphesiz doğruluğu vardır ve bunlar medeniyet kavramının birer parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Ama bugüne baktığımızda dünyada, sırf bu unsurları kullanarak insan onurunu ortadan kaldıran pek çok şey yapılmakta. Tarihin hiçbir döneminde dünyada bu kadar kitle imha silahları üretilmemiş, ekonomik anlamda dünya çok önemli bir yere gitti. Ama tarihin hiçbir döneminde bu yüzyılda olduğu kadar toplumlar arasında ekonomik uçurum meydana gelmemiştir. Ve tarihin hiçbir döneminde çevre, içerisinde yaşadığımız tabiat hiç bu kadar katledilmemişti, hunharca kullanılmamıştı. Batı bu konuda o kadar profesyonel ki, hem çevreyi yok eder ve kirletir, ondan sonrada çevrecilik diye bir akım başlatarak bizim bu konuda hiç bir kusurumuz olmadığı halde Avrupa dışındaki toplumlara bir takım yaptırımlar ve bir takım vergiler uygular. Kendinin bedelini bize başka bir şekilde ödetir. Dolayısıyla bunlara, dünyaya söyleyeceğimiz yeni bir sözümüz, dünyaya yeni bir şeyi ifade edecek bir birikime sahip olmamız gerekiyor” diye konuştu.

Konferans Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ertan Özensel’in konuşmalarının ve katılımcıların sorularını cevaplamaşının ardından kendisine İİBF Dekanı Prof. Dr. Mehmet Öcal’ın plaket takdimi ile son buldu.